FAZIL SAY: BİR SANATÇI İSTEDİĞİNİ SÖYLEYEBİLİR

Fazıl Say:
“Bir Sanatçı İstediğini Söyleyebilir”

16 Nisan, 2019 Washington, DC

Los Angeles, Chicago, Washington ve New York’u kapsayan Amerika turnesini tamamlayan ünlü besteci ve piyanist Fazıl Say, Türk-Amerika Televizyonu  TATV’den Özge Övün-Sert’in sorularını yanıtladı. Sanat yaşamından ve en son eserlerinden bahseden ünlü müzisyen, “Bir sanatçı yaşadığı toplum içinde sosyal içerikli mesajlar vermeli mi?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Bir sanatçı istediğini söyleyebilir elbette. Ben de düşüncelerimi her zaman söylemişimdir. Uzun yıllardır muhalif bir sanatçı olarak Türkiye’de ve dünyada biliniyorum. Ama biz sanatçılar doğruyu, demokrasiyi, özgürlüğü, özgür düşünceyi savunduğumuz için, özgürlükten yana olduğumuz için bunu yapıyoruz. Bunun elbetteki ben bedelini ödedim hayatımda. Yani Türkiye’deki çelişkili ötekileşmelerde herkes payını alıyor elbette. Ben uzlaşı taraftarıyım. Umarım uzlaşılar gerçekleşir. Kimi zaman o konuda ümitlerimiz azalıyor, kimi zaman çoğalıyor. Ama uzlaşının Türk halkının bir bütün olması, birbiriyle dost olmasını çok arzuluyoruz hepimiz.”

TATV sunucusu Özge Övün-Sert’in yaptığı röportajda sanatçı, müzikle uğraşan gençler ve ailelere de önemli mesajlar verdi:

Özge Övün-Sert: Öncelikle bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Amerika turneniz nasıldı, seyircinin tepkisini nasıl buldunuz?

Fazıl Say: Bu turnede Los Angeles’ta başladık. İki kere Chicago’da, bugün Washington’da ve 18 Nisan Perşembe New York’ta konserlerimiz tamamlanıyor. 5 konserlik bir  bir Amerika turnesi… Biliyorsunuz ben uzun yıllar Amerika’da yaşadım. Hatta kızım da burada doğdu. 1990’ların ortalarından itibaren Young Concert Artist yarışmasını kazandım. Amerika’ya taşındım. Amerika’da 300-400 konser verdim. Washington DC’de verdiğim ilk konser 1995 yılında Kennedy Center’daydı. Amerika’da orkestralara, festivallere ve çoğu konser salonuna davet edildim. Türkiye’ye taşındıktan sonra ise daha çok Avrupa bazında bir kariyerim oldu. Amerika’ya yılda bir kere turnelere geldim o yıllar boyunca… Bu turnede hep şöyle bir hedefimiz vardı. Amerika’da yaşayan Türklere, üniversitelerdeki Türk öğrencilere ve Atatürkçü derneklerin üyelerine ulaşıp Amerikan sanatseverlerin yanında Türk sanatseverlerin de dinleyebileceği bir turne düzenlemek istedim. Seranad Bağcan ile yaptığımız İlk Şarkılar ve Truva Sonatı bu turnenin programındaki eserler. Tabi müzik evrensel bir dildir ama biliyorsunuz şarkılar Türkçe ve Nazım Hikmet, Metin Altıok, Can Yücel, Cemal Süreyya gibi Türk şairlerini besteledim. Türk seyirciler bu sanat şarkılarını dinleyerek çok mutlu oluyor. Amerikalılar seyirci de müziğin evrensel dilinden kendi payını alıyor. Troya Sonatı ise solo piyano için yapılmış 40 dakikalık virtüöz bir eserdir.

Özge Övün-Sert: Troya Sonatı ilk kez buradaki hem Türk hem de Amerikalı dinleyenlerle tanışıyor. Ben biraz bunun yapılış hikayesini dinlemek istiyorum sizden.

Soon after, he starred in the massive hits Public Enemies (2009), Alice in Wonderland (2010), The Tourist (2010) and The Rum Diary (2011). levitra pill Women online viagra in the higher age bracket are more susceptible to hypothyroidism. Curd reduces irritability of bladder and helps in viagra online uk http://www.devensec.com/sustain/eidis-updates/IndustrialSymbiosisupdateSeptemberOctober2012.pdf emptying bladder easily. Take the dose once in a day even prior planned lovemaking activity Always online prescription viagra buy Kamagra medicine through a registered online pharmaceutical store Avoid taking alcohol the day you are planning for the intercourse performance.

Fazıl Say: Truva Destanı, yani asıl adı Troya, Anadolu’da 3 bin yıl önce yaşanmış ve Homeros’un kaleme aldığı, dünya tarihinin en önemli eserlerinden biri ve yaşanmış bir hikayedir. Homeros’un tanımlamasıyla tam bir dram aslında. Bunun tabi dizileri var, filmleri var. Bunun üzerine yazılmış kitaplar ve operalar var geçen yüzyıllardan beri. Ama bir piyano eseri yoktu şu ana kadar Truva Destan’nı olduğu gibi anlatan… Ben 11 bölüm, 40 dakikalık bir sonat besteledim. Bütün motifleri, Aşil, Helen, Truva atı gibi motiflerin müzik ile işlendiği ve müziğin anlatıcı olduğu bir eser besteledim. Bunu dünyanın heryerinde olduğu şimdi Amerika’da çalıyorum.

Özge Övün-Sert: Bildiğim kadarıyla bir Çanakkale sponsorluğu var…

Fazıl Say: Evet aynen, Çanakkale Belediyesi’nin siparişi üzerine bestelenmiş bir eserdir. İlk seslendirilişini geçen yıl, 2018’de, Çanakkale’de halka açık bir alan olan Çimenlik Kalesi’nde 20 bin kişinin geldiği bir konser ile yaptık. Daha sonra Türkiye’nin pekçok yerinde çaldım. İstanbul, Ankara, İzmir’de, turnelerde… Anadolu’nun pekçok yerinde olduğu gibi Avrupa ve Amerika’da da çalmaya devam ediyorum.

Özge Övün-Sert: Piyanoda Caz ve Klasik müzik sizin için ne anlama geliyor?

Fazıl Say: Ben klasik müzikçiyim. Yani bestelerimde de, çaldığm konserlerimde repertuvarımda da Bacht, Mozart, Chopin gibi klasik batı müziğinin önemli eserleri yer aldı. Birçok bestecinin birçok eserini performe ettim. Ama caza da ilgi duydum. Özellikle gençlik yıllarımda Montreux Caz festivaline birçok kere katıldım. Dünyadaki ve Amerika’daki farklı caz festivallerinde yer aldım. Ve klasik müzik eserlerini caza uyarladığım disk parçaları yarattım. Özellikle 1990’lı yıllarda bunlar çok meşhur oldu, dünyada çok sevildi. Kendimin dışında birçok meslektaş piyanist tarafından da performe ediliyor. Mesele Türk Marşı vardır, Paganini vardır. Onları pekçok kişi bilir.

Özge Övün-Sert: Müziğe ilgi duyan gençlere “şunu yapın ya da bunu yapmayın gibi” bir tavsiyeniz var mı?

Fazıl Say: Yapmamaları gereken hiçbir şey yok. Müzik yapmak hayattaki en güzel, en özgür kılan şeylerden biri. İnsanı kendisi yapan, insanın bütün duygularını ortaya koyabileceği bir mekanizma. Dolayısıyla müzik yapın, ister profesyonel olsun isterse amatör olsun, müzisyen olsun olmasın herkes müzikle ilgilenmeli. Özellikle küçük çocuklu ailelere tavsiyem çocuklarını müzikle uğraştırtmaları… Müzik hakikaten oksijen gibi bir şey insanların hayatında… Nasıl olursa olsun, kimse ben çalışmaya vakit bulamıyorum dememeli, kimse benim yeteneğim yetersiz dememeli. Herkes bir şekilde müzik yapmalı. Bu dünya için, dünyadaki barış ve demokrasi için de güzel bir gelecek oluşturuyor diye düşünüyorum.

Özge Övün Sert: Sosyal medya hesaplarınızdan hayranlarınızı sevindiren sosyal içerikli mesajlarınız oluyor. Bir sanatçı yaşadığı toplum içinde bu tip mesajlar vermeli mi?

Fazıl Say: Bir sanatçı istediğini söyleyebilir elbette. Ben de düşüncelerimi her zaman söylemişimdir. Uzun yıllardır muhalif bir sanatçı olarak Türkiye’de ve dünyada biliniyorum. Ama biz sanatçılar doğruyu, demokrasiyi, özgürlüğü, özgür düşünceyi savunduğumuz için, özgürlükten yana olduğumuz için bunu yapıyoruz. Bunun elbetteki ben bedelini ödedim hayatımda. Yani Türkiye’deki çelişkili ötekileşmelerde herkes payını alıyor elbette. Ben uzlaşı taraftarıyım. Umarım uzlaşılar gerçekleşir. Kimi zaman o konuda ümitlerimiz azalıyor, kimi zaman çoğalıyor. Ama uzlaşının Türk halkının bir bütün olması, birbiriyle dost olmasını çok arzuluyoruz hepimiz… Maalesef bazen bunun karardığını görüyoruz, bazense aydınlanma şansı olduğunu görüyoruz. Biz sanatçıların görevidir bu uzlaşıda rol oynamak diye düşünüyorum. Bu Türkiye için, dünya için söylemek gerekirse, ben dünyada tanınan Türk sanatçılarından — gerçekten sadece birkaç tanesi bütün dünyada tanınıyor, onlardan biriyim. Müzik dalında… Birkaç kişi de edebiyat ve sinemada tanınıyordur. Bize düşen önemli bir görev var çağdaş Türkiye’yi ve Atatürk’ü dünyaya anlatma konusunda. Ve dünyada Türkiye’nin imajını doğrultmamız konusunda da görevlerimiz var. Ben bu sorumluluğu hep hissetmişimdir bir Türk sanatçı olarak. Zor yıllar da yaşadım ama bu görev benim için önemlidir. Bakın yani, 30 yıl önce ben Avrupa’da öğrenci iken Türkiye’de piyano mu var diye soruluyordu. Bugün artık kimse böyle bir şey soramaz. Çünkü dünyanın en tanınan müzisyenlerinden biri olan Fazıl Say’ın memleketinde piyano var mı diye soramaz bir Alman yada Fransız. Burda insanların, hem batıdaki hem Türkiye’deki insanların önyargılarını kırmalarına çalışmak lazım. Bunlar sosyal konular, zor konular. Önyargıları kırmak hakikaten meşhur bir deyim “Atom’u parçalamaktan” zordur. Ama doğru bulduğumuzu da göstermek zorundayız. Ve bazen bununla da hakikaten kolumuzu ağır yüklerin altına koyuyoruz. Bütün bunlar gerçek.

Paylas: Share on FacebookShare on Google+Tweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someone
Bu yazı Röportaj kategorisine gönderilmiş ve , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir